Ana içeriğe atla

Efsane Kadınlarımız

     


  Bahsettiğim bizim efsane kadınlarımızdan yani Anadolu'nun bağrından çıkan tarihin en fedakar kadınlarıŞaşırmadınız umarım. Tarihimiz bunlarla dolu. Üstelik gerçek süper güçleri vardı.

 Toplu-tüfekli Rus askerini elindeki  paslı tüfekle savan, Nene Hatun'larımız..

Buz gibi havada, kucağında bebeğiyle savaşa cephane taşıyan ve soğukta donarak ölen Şerife Bacı'larımız....

 Erzurumdan çıkıp, kurduğu 9-10 kişilik kadın ordusuyla ta kafkas cephesine, oradan da İzmir'in kurtuluşu için savaşan ve 25 Yunan subayını esir alan, günümüzde ismi hakaret etmek için kullanılan Kara Fatma'larımız...

Elmas küpelerini bozup, parasıyla tüfek alarak Yörük Ali Efe eşliğinde dağlarda Yunanla savaşan ve istiklal madalyası kazanan Emir Ayşe'lerimiz...

 Fransızlara savaşırken yorgun düşen Türk askerini, “Ben kadın olduğum halde ayakta duruyorum da, siz erkek olarak yerlerde sürünmekten utanmıyor musunuz?”  diyerek cesaretlendiren, kendisi de ateş hattında iki arkadaşını korumak için şehit düşen 
Adanalı Rahmiye Hanım'larımız...

Baltasıyla, nacağıyla...kısacası YOK'un varlığıyla nesillerinin mirasını koruyan, ismi-cismi unutulmuş daha nice kadın kahramanlarımız...

Asli gururumuz olan bu Kahraman Efsane kadınlar isene etleriyle, ne süsleriyle, ne şöhret gailesiyle, ne de en masum bir iltifat beklentisiyle, kendilerini sergilemediler.
Elbisesiyle değil! Altındaki kimliğiyle attılar kendilerini, savaşın ortasına.

Şöhretleriyle değil! Ruhundaki Cevherle çıkardılar düşmanı.

Boy boy çekilmiş resimlerle değil! Fıtratındaki şefkat kahramanlığıyla göğüslediler yoksulluğu.

Yuva bozarak değil! Savaşla tükenen erkek nesline rağmen, Yüce Ahlaklarıyla  koca bir medeniyet inşa ettiler

Elleri Öpülesi EFSANE KADINLAR. 




   Yazının başından bu kısmına kadar yazarken gerçekten duygulandım. Özellikle araştırırken  "Ne kadın kahramanlarımız varmış" demekten de kendimi alamadım.   
    
Ama maalesef yeni nesillerin kahraman algısını TARİHİMİZ değil; TARİHSİZLER belirliyor.

 İtiraf etmek gerekirse Holywood, Disney, Marvel... Gibi yapımların, fantastik, doğaüstü güçlerle donatılmış, gözde karakterleri, genç nesillerimizin zihnine, "BİZ MÜKEMMELİZ" ,"HERKESTEN DAHA GÜÇLÜYÜZ " Subliminal mesajını aşılama gayreti taktire şayandır. 

Çoğumuz filmleri izlerken, "ya bizimkilerde hiç iş yok, millette ne hayal gücü, ne senaryo var"diye ezik bir psikolojiye büründüğümüz de doğrudur. 

Uzun bir zamandır genç kızlarımızı da boş bırakmayıp Kadın karakterleri  kızdırıp kızdırıp piyasaya vermeleri de,bizi kendine hayran bırakıyor.
    
Toplum olarak anlamamız ve ergenlerimizin zihnine yerleştirmemiz gereken en büyük hakikat ise, bunların gerçekten de bir senaryo olduğu. 

 Bu senaryo,  yerli dizilerimizde de "arsızlıkla" boy göstermeye devam ediyor.

Güçlü olmayı soyunmak ,

Cesurluğu teşhircilik, 

Başarıyı şöhret olarak zihinlere kazıyorlar.


 ÇÜNKÜ İSTİKBAL BU GENÇ NESLİN,  GERİ DÖNÜŞÜMÜNE BAĞLIDIR!

Burada bile görselde değil; konunun özünde varlar olanlar. (Ruhları Şad olsun)

GÜLHANIM POLAT

https://gucaliskan.blogspot.com.tr

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir annenin itirafı

“Ailenin tek çocuğuydum, yaklaşık beş  yaşlarındaydım. Annem hem geçimi, hem de ev yükünü yüklenmiş biriydi”  diye başladı arkadaşım söze.     Tek  istediğim çocuklarıma mahremiyet eğitimi verirken, okuduğum kitapların yanı sıra, tecrübeli insanların tavsiyelerini almaktı. Aslında o konuşmaya başlayana kadar fazla da ciddiye almamıştım. Hani her konuya özen gösteriyorum ya bu da eksik kalmasın,  cinsinden bir araştırmaydı sadece. Sözlerine devam ederken açıkçası böyle bir itirafı beklemiyordum. Sanki sormam, içini dökmesi için bahane oldu.    Ve devam etti kaldığı yerden ;   babamın da annemin de en büyük sorunu, karnımızı doyurmaktı. Hakikaten ellerinden geleni yapıyorlardı. Hatta biraz abartmışlardı ki erken yaşlarda obeziteyle karşılaştım.   Onlar çalıştıkça bende hırslanıp okuyacağım, çok iyi yerlere geleceğim diye erken yaşlarda kolları sıvamaya başladım. Yaşım ilerledikçe okul birinciliklerim, şiir ve k...

Bilimsel olarak Nazar nedir?

  Hayatımızda en fazla kullandığımız kelimelerden biridir, nazar.   Yeni ev, yeni iş, iyi bir tahsil, güzel-yakışıklı bir eş,  güzel bir çocuk.   Bunlara sahip olmak, nazar kavramını kullanmamız için fazlasıyla yeterli.  Bilimsel kısmını küçük bir alıntıyla açıklayalım.  Nazar Nedir? Nazar halk dilinde göz değmesi, göz yakması, göz çekimi, göz istemi ve göz ışıması olarak bilinir. Arapça nazar'a isabetül ayin denilir. Nazar; bilimsel olarak, gözdeki retina kısmında bulunan ftoreseptör sinirlerinin kasılması sonucu açığa çıkan negatif ve pozitif göz akım ışınım akımına denir. İspatlanmış haliyle Nazarın 3 türlü, Alfa(sarsıcı) Beta (kırıcı,yıkıcı)  ve Gama (yakıcı) ışınları olarak, ışınım etkisi vardır. (Konumuzu ilgilendiren. Halk arasında yoğun görülen, Alfa (sarsıcı) ışını.) Nasıl oluşur? Nazarın oluşa gelmesi için nazarı vuran kişinin, nazara gelecek kişiye negatif ışın göndermesi.  Bu bilinçsiz olarak gerçekleşen bir durumdu...

Üzüm sirkesi

Elma sirkesini anlatıp ta üzümü geçmek olmaz  Kan yapıcı ve bağışıklık kuvvetlendirici olduğundan diyicem ama... gerçek neden komşumun annesinin ilaçsız temiz bahçesinden ikram ettiği siyah üzümü sirkeyle değerlendirmek istemem😊. Özellikle taze ve diri olanları yedikten sonra yumuşamaya yüz tutmuşları sirkeyle değerlendirmek hem israfın önüne geçiyor hemde geri dönüşümün mucizevi şifasından faydalanmış oluyorsunuz.    Fark ettim de mucize kelimesini çok sık kullanmaya başladım. Oysaki  hayatımda sürekli monotonluktan dem vururum.  Günlük rutin koşuşturmaları hızla yaptığımdan bu detayı kaçırmış olmalıyım ne büyük  bir kayıp... Meyvesinden çöpüne,  bedene uyumundan aldığın neticeye kadar mucizelerle donatılmışız ve bunu ancak birilerine yazarken fark ediyorum. Anlaşılan monoton olan hayat değil algı ve bakışlarımmış. Şahsen çok utandım .  Bu kısa iç hesaplaşmadan sonra gelelim üzüm sirkesi tarifimize. Ön hazırlıklar ve tüm aşamalar ...