Ana içeriğe atla

Çocuğuma ben ne yaptım!



Evdeki Virüs
     

 Uzun zamandır "vurdum duymaz" diye nitelendirdiği çocuğunu doktora götüren arkadaşım; hayret ve pişmanlık içinde geri döndü.                    Yüzündeki ve sesinde ki ifade beni gerçekten çok korkuttu. Söylediği tek şey " ÇOCUĞUMA BEN NE YAPTIM" . Ayrıntıları öğrenince dehşetim daha da arttı. Çocuğun muayene ve testlerinden sonra annesini dinleyen doktor "üzgünüm ama çocuğunuzu otizmin eşiğine getirmişsiniz" dedi.

         Hangisine üzüleyim diyen arkadaşım anlattı; Akraba ve çevrem çok, gelen gidenden evim hiç boş kalmıyor. Haliyle titizlikte var, temizlikti, hazırlıktı; karşılama, ağırlama,uğurlama derken çocuğun elime ayağıma dolaşmasın diye bıraktığım tek yer TELEVİZYONUN karşısıydı.

      İşime geliyordu açıkçası sorun çıkarmadan sessizce oturması. En azından kendine zarar verecek şeylerle uğraşmıyor diyerek vicdanımı rahatlatıyordum. Bu kadar gelen olunca rahat iadeyi ziyaretler için paraya kıyıp  çocuğumu özel bir kreşe gönderdim. 2.5 Yaşında olmasına rağmen televizyon kumandasında istediğini bulması, telefonda resimleri büyültüp küçültmesi, reklam şarkılarını tekrarlaması beni zeki olduğuna inandırmıştı. Ama bir şeylerin  anormal gittiğini akranlarıyla olan ilişkisinden anladım. Ne yalan söyleyeyim o kadar da ciddiye almadım. Kreşteki öğretmenlere ilgili bir anne olduğumu gösterebilmek için hemen doktora götürdüm ve işin vahimiyetini orada öğrendim. Doktor "o kadar uzun bir zaman televizyonun karşısında vakit geçirmiş ki motor ve konuşma kabiliyeti önemli oranda düşmüş. Alan-çevre algısı kopma derecesinde, çocuğunuz beyni en aktif dönemlerinde pasifize edilmiş, (bundan sonrasını o demedi ama ben ne demek istediğini anladım).Resmen çocuğunuzu katletmişsiniz" dedi .
Adeta beynimden vurulmuşa döndüm; çocuğumun rahatsızlığına mı, bencilce çocuğuma yaptığıma mı üzüleyim bilemiyorum. Bundan sonra çocuğumu ayak bağı değil; hayatımın bir parçası olarak kabul edeceğim.


 Araştırmalarda genetik mi yoksa dış faktör kaynaklı mı olduğu henüz netleşmeyen otizm, ebeveynlerin ortak korkusudur. Basit bir ihmal ve kolayına kaçmak, ömür boyu mücadeleyi gerektirecek bir soruna dönüşebilir. Hayatımızda kimler varsa anne, baba, akraba,komşu,arkadaş hep birlikte bu parçalarımızı sağlıklı ve mutlu bir şekilde hayata hazırlamalıyız. Evet küçük dokunuşlarla hayatımızın bu çiçeklerini soldurmadan Aile hayatımızı Dünya Cennetimiz haline  getirmek bizim elimizde!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Üzüm sirkesi

Elma sirkesini anlatıp ta üzümü geçmek olmaz  Kan yapıcı ve bağışıklık kuvvetlendirici olduğundan diyicem ama... gerçek neden komşumun annesinin ilaçsız temiz bahçesinden ikram ettiği siyah üzümü sirkeyle değerlendirmek istemem😊. Özellikle taze ve diri olanları yedikten sonra yumuşamaya yüz tutmuşları sirkeyle değerlendirmek hem israfın önüne geçiyor hemde geri dönüşümün mucizevi şifasından faydalanmış oluyorsunuz.    Fark ettim de mucize kelimesini çok sık kullanmaya başladım. Oysaki  hayatımda sürekli monotonluktan dem vururum.  Günlük rutin koşuşturmaları hızla yaptığımdan bu detayı kaçırmış olmalıyım ne büyük  bir kayıp... Meyvesinden çöpüne,  bedene uyumundan aldığın neticeye kadar mucizelerle donatılmışız ve bunu ancak birilerine yazarken fark ediyorum. Anlaşılan monoton olan hayat değil algı ve bakışlarımmış. Şahsen çok utandım .  Bu kısa iç hesaplaşmadan sonra gelelim üzüm sirkesi tarifimize. Ön hazırlıklar ve tüm aşamalar aynen elma sirkesi gibi  bir kaç küçük

Şalgam suyu

"Asrın belaları   Nereden geldiğini bilmediğin parayı kullanmak,  Doğruluğuna emin olmadığın her  söze inanmak(medya gibi..)   Ve içinde ne olduğunu bilmeden (haram-helal) yemek ve içmek."     Her şey sağlıkla başlıyor. Onun için yediklerimize ve içtiklerimize özen göstermemiz şart.   Yok boyasıydı, yok katkısıydı, yok şekeriydi derken yine bir beyin yanması.. Biz bu hallere nasıl geldik.   Aslında şaşmamalı; Anadolu gibi bereketli  topraklardan böyle vitaminsiz hastalıklı bedenlerin çıkmasına . Neticede bizim doğal olan neyimiz varsa ucuza aldılar; gelişmişlik adı altında  kimyasını bozup janjanlı ambalajlarla özendirip pahalıya sattılar. Sonra milleti bu hazır illetine bağımlı yapıp "bunlar zararlı, doğal olanı yararlı, hayatınızı geri almak istiyorsanız hayatınız verin dediler.."   Kısacası bizi aptal yerine koydular. Aklımız başımıza  geldi ama öyle şehir hayatında radikal kararlar almak düzenin gidişatına ters; üstelik hiçte kolay olmuyor. Şu z

Bilimsel olarak Nazar nedir?

  Hayatımızda en fazla kullandığımız kelimelerden biridir, nazar.   Yeni ev, yeni iş, iyi bir tahsil, güzel-yakışıklı bir eş,  güzel bir çocuk.   Bunlara sahip olmak, nazar kavramını kullanmamız için fazlasıyla yeterli.  Bilimsel kısmını küçük bir alıntıyla açıklayalım.  Nazar Nedir? Nazar halk dilinde göz değmesi, göz yakması, göz çekimi, göz istemi ve göz ışıması olarak bilinir. Arapça nazar'a isabetül ayin denilir. Nazar; bilimsel olarak, gözdeki retina kısmında bulunan ftoreseptör sinirlerinin kasılması sonucu açığa çıkan negatif ve pozitif göz akım ışınım akımına denir. İspatlanmış haliyle Nazarın 3 türlü, Alfa(sarsıcı) Beta (kırıcı,yıkıcı)  ve Gama (yakıcı) ışınları olarak, ışınım etkisi vardır. (Konumuzu ilgilendiren. Halk arasında yoğun görülen, Alfa (sarsıcı) ışını.) Nasıl oluşur? Nazarın oluşa gelmesi için nazarı vuran kişinin, nazara gelecek kişiye negatif ışın göndermesi.  Bu bilinçsiz olarak gerçekleşen bir durumdur. Nazar kesinlikle bilinçli olar